Blog Image

havadan sudan [blog, writing, travel, yoga]

free your mind...

2006 yılında havadansudan.azbuz.com adresinde yayınlamaya başladığım yazılarımı buraya taşıdım. Devamı da var :-)

Climbing: passion and inspiration

Günü Yakalamaca Posted on Wed, December 19, 2018 23:58:43

Climbing films I have watched at the Reel Rock tonight were truly inspiring. Especially, the story of Adam Ondra. The film started with the great determination of Adam as a child. He chose to set his own goals himself in life. Such a powerful statement! What prevents us from doing so? Why do accept the goal of others for ourselves? That sentence in the film reminded me of the empowerment which is deep inside me.

Adam lives climbing and climbing is kind of his life. He utilizes visualization techniques greatly. He keeps searching for new ways to excel his climbing skills. The doctor who he is working together mentions in the film that humans have still four legs which is originating from the evolution. If we change our perspective of two legs, we have a great potential to understand how our bodies really work.

Doing what you do with full attention and full motivation is not only key to the success but to the state of flow where great amount of joy arises while being in flow. The challenge lies in finding the what drives me, what makes me crazy, when I forget who I am. Adam has this great drive, easiness and happiness. Climbing helps to gain this state of mind clarity and inspiration.



2017 Yazı Okuma Listesi

Günü Yakalamaca Posted on Fri, July 28, 2017 09:29:35

Paula Hawkins’ten “Karanlık Sular”

Şizofren

Mahrem

Huzursuzluk



Neye Niyet Neye Kısmet

Günü Yakalamaca Posted on Thu, February 19, 2015 19:34:41


Orhan Pamuk, hiç bir zaman kitaplarını zevkle ve merakla okuduğum bir yazar olmadı benim için. Bu kitabını Kara Kitap’a kıyasla çok daha hızlı okuyabilmeme şaşırdım önceleri. Fakat vakıf olmadığı bir konuyu altı yıl boyunca dönem ödevi hazırlayan bir öğrenci gibi satır satır çalışıp araştırmasına rağmen derinliği olmayan kopyala yapıştır tarzı bir roman olduğu için hızla okunabiliyor Pamuk’un bu son kitabı. Kafamda Bir Tuhaflık’ta bir tutam aşk hikayesi, bir tutam hayal kırıklığı, bir tutam gecekondu, bir tutam kentsel dönüşüm, bir tutam bozacılık, bir tutam Alevilik, sözün kısası 1960 ve 2012 yılları arasına ve İstanbul’a ait yazarın aklına gelen herşeyden bir tutam var.

İstanbul’un elli yıllık kentsel ve toplumsal değişimini, kurmaca iki mahalle; Duttepe ve Kültepe ve oranın sakinleri üzerinden vermeye çalışıyor Pamuk. Bir kitaba sığmayacak elbette ki bu köyden kente göç, göçün neden olduğu gecekondulaşma ve rant tutkunu bir kentsel dönüşüm hareketi gibi sosyal, kültürel ve ekonomik olarak önemli olan bu konular. Bu kadar yüzeysel bahsedeceğine, keşke derinliği olmadan öylece verdiği bazı bilgileri pas geçseydi diye düşündüm sayfalar boyunca.

Yazarın kendi deyimiyle kitabının da adı olan kafada bir tuhaflık olması durumu, kitabın baş karakteri Mevlüt’ün hayatta derin bir kazık yiyip onu kafasının bir yerinden silememesinden kaynaklanıyor. Bir düğünde bir kez gözgöze gelip aşık olduğu kız yerine, kuzeni Süleyman’ın onu oyuna getirmesi sonucu kızın pek de güzel olmayan ablasıyla evleniyor. Neye niyet neye kısmet oluyor! Pekçok kişinin de fark ettiği gibi Yakup peygamberin evlenmesinden esinlenilmiş romanın bu kısmı. Yakup da dayısı Lavan’ın küçük kızı Rahel’e aşık olup yedi yıl Rahel ile evlenebilmek için karın tokluğuna çalışır. Düğün gecesi dayısı ona büyük kızı Lea’yı gönderir. Yakup ancak sabah olduğunda gece evlendiği kızın aşkı Rahel olmadığını fark eder.

Tüm fazlalık ve eksiklilerine rağmen tekrar tekrar kurgulanabilen bir hikaye olmuş. Keşke karakterlerin ruh dünyası, karanlık ve aydınlık yönlerini biraz daha çok anlatsaydı. Dil nasıl her zaman kalptekileri söylemiyorsa, niyet edilen herşey de kısmet olmuyor hayatta. Mutlu olabilmek için marifet aralarındaki ince çizgiyi görebilmek…



nasıl yapsak da evrenle barışsak?!

Günü Yakalamaca Posted on Thu, October 04, 2012 09:10:52

“İstemek olmanın yarısıdır.” diyor pek çok akıllı adam ve okuduğum kitabın kapağı. Ama nasıl? Sayfaları çevirmeye devam ediyorum, bir taraftan bu soru ve daha nicelerinin yanıtlarını bulmayı umarak…

“Evrenden Torpilim Var” 2009 yılında basılmış, bir Aykut Oğut kitabı. Ön sözde umarım bu kitabı bir daha okumaya ihtiyaç duymazsınız diye temenni eden yazar beni kalbimden vuruyor. Bu kitap, bir kere okunduktan sonra kitaplığımızda süs ola!

Sayfalar dolusu felsefe yapıp, lafı uzatmadan hayatın amacını ilk bölümde yazıyor Aykut Oğut: “hayatın tek amacı deneyimlemek ve keyif almaktır.” Oh be, öğrendik rahatladık, kitabın geri kalanını gerçekten merak ettiğimiz için okuyabiliriz artık.

Evrenle konuşabildiğimiz tek dil ENERJİ! Bir şey olsun diye kırk kere söylemek o yüzden yeterli olmuyor, evren dilimizi bilmiyor. Tüm kalbimizle isteyince o yüzden oluyor çünkü o zaman enerji diliyle iletişim kurabiliyoruz evrenle.

Enerji yayan bir verici insanoğlu, yaptığı yayının frekansına farkında olmadan kendi karar veren. Televizyondaki evlilik programlarında bozuk plak gibi tekrarlanan elektrik alamadım mesajında doğruluk payı var aslında.

Nasıl mi? Her birimiz birer mıknatıs olarak çalışıyoruz, kendi frekansımız ile aynı frekanstaki herkesi, her şeyi kendimize çekiyoruz. İşte yazarın bahsettiği evrenin çekim yasası bu kadar basit bir prensibe dayanıyor.

10 gram güven, 1 kaşık istek, 250 gram kararlılık başarının formülü! Sahip olmama durumundan sahip olmaya geçebilmek için yayını yani frekansı değiştirmek yeterli. O zaman para parayı gerçekten çekiyor. Evren rüşvet kabul etmiyor ama torpil yapıyor.

Enerjinin bizim anlayabileceğimiz şekle dönüşmüş hali DUYGU’dur. Duygularınızı ölçerek frekansınızı nasıl değiştireceğinizi düşünmeye başlayarak bile geminin dümenini elinize almış oluyorsunuz, ilk adımla başlıyor yolculuk Konfiçyüs’ün dediği gibi.

Suya atılan taş misali duygu ve düşüncelerimiz evrene dalga dalga yayılıyor. Gülümse-Odaklan-Değiştir metodunu tavsiye ediyor yazar. Sadece bir şeyin eksikliğini hissedince kıyaslama yaptığımızı ve sinir ve öfkenin aslında korkunun şekil değiştirmiş halleri olduğunu hatırlatarak.

Değişim yolunda karşımıza çıkan en büyük engel kendimiz yani EGO’muz. EGO eşittir “gizli düşünceler”. EGO eşittir çocuklukta farkında olmadan alınan kararlar. EGO eşittir korkularla geçmişte ve/veya gelecekte takılı kalakalmak. EGO eşittir enerji akışına karşı gösterilen direnç.

Her gün sahip olduğumuz ve olmak istediğimiz herşey için “Şükretme Egzersizi”, hoşumuza gitmeyen ufak şeyleri gözardı edebilme yetisi “Çatallama”, EGO’yu ikna edebilmek için “EGO ile Konuşma”, hadı hayırlısı diyerek bazı işleri evrene yani “İşleri Asistanınıza Yükleme Egzersizi”, görselleştirme için “Yaratım Panosu” ve sıkışıp kaldım duygusu (kal) geldiğinde “Odak Değiştirme” kitapta önerilen egzersizlerden.

Hayat bir yarış değil. Evren de kimseye karşı değil. O yüzden kendiniz için isteyin. İstediğiniz şeylerin sizde olmadığının sinyallerini değil, sizinmiş gibi varsayarak hissettiğinizde içinizde oluşan sinyalleri evrene gönderin. Siz ne istediğinizi iyi bilin, doğru siparişi geçin evrene. Evren de size getirsin ve evrenle barışın gitsin artık 🙂



Next »